2006 yada 2007 yılıydı, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesine ramak kalmıştı. Herkes mutluydu ama en çok liberaller mutluydu, onlara göre Recep Tayyip Erdoğan’dan daha demokrat bir başbakan gelmemişti. İşler tıkırındaydı, o hafta işkence üzerine önemli işlemler yapıldı mecliste. Ancak kafa aynı kafaydı ve o hafta karakolun birinde Aydın adında bir genç polislerce dövülerek öldürüldü.
Ben o sıralar Paris’te 15 günlük bir dergide yazı yazıyordum. Fransa’daki Türk öğrencilerin kurduğu bir dernek, Fransız gençleriyle bir toplantı yapacaktı. Ben de dergi adına izlemeye gittim. Fransız bir üniversiteli elinde mikrofonla dolaşıp Türkiyelilerden nereli olduklarını soruyordu. Bizimkiler fırsatı kaçırır mı, birden milliyetçiliklerini unuttular ve hepsi “Avrupalıyız” dedi. Fransız delikanlı bütün turunu attıktan sonra salondakilere tepeden baktı (minderlerde oturuluyordu) ve bana sorsalardı Fransızım derdim, Avrupalıyım demezdim dedi ve bir sessizlik oldu. Anlayacağınız rapor hasarlı çıktı oradan.
Bisüre sonra Türkiye’den kimi baro başkanları çıktı, onları da izlemeye gittim. Aralarında tanıdıklarım vardı. Bir arkadaşımın eniştesi de gelmişti ve onu yemeğe götürmek için kaldıkları otele gittik. Lobide bekliyorduk, saksı koymak için duvarda büyük bir oyuk vardı ve baro başkanlarından birisi o oyuğa oturmuş, ayakkabısını çıkarmış, 5 yıldızlı otelin lobisinde ayak parmaklarını karıştırıyordu. Onu bekleyen Fransızlar, biraz sonra onu yemeğe götüreceklar, belki yanyana yada karşı karşıya oturacaklardı. Oysa o parmaklarını karıştıran baro başkanı gündüz onlara ne kadar batılı yada Avrupalı olduğunu anlatıyordu.
Zaten biz öyle büyütülmedik mi, Mustafa Kemal’in ne kadar iyi dans ettiği bizim tarih derslerimize girmedi mi? Şapka Devrimi’nin, Harf Devrimi’nin bunu çözmesi gerekiyordu ama beklenildiği gibi olmadı. Kadınlara da oy hakkı verildi ama kadınların %98’inin okuma yazması yoktu, erkekler çok mu daha iyi idiler, hayır, onlarda da oran % 92 civarındaydı.
2011 yılında Erzurum 25. Dünya Üniversiteler Kış Oyunları yapıldı. Bence çok önemliydi, Erzurum Kitap Fuarı’na gittiğimde gördüm, uzun atlama pistinin altından şehir içi otoban geçiyor ve biz bununla övünüyoruz.
O olimpiyatlarda çok ilginç bir olay oldu. Bu tip organizasyonlarda dünyanın uyulması gereken kurallar var ve siz de onları yerine getirmek zorundasınız. Doğal olarak bütün sporcuların odalarına prezervatif de dağıtıldı. Olan bundan sonra oldu, Türkiye Üniversite Sporları Federasyonu Başkanı Kemal Tamer Türkiyelilerin odalarından prezervatifleri toplattı. Açıklaması da şöyleydi: “Bizim kültürümüzde böyle bir şey yok. Bu tavır, bir anlamda gayrımeşru ilişkinin teşviki demektir. Onun için biz de çocuklarımızın odalarından prezervatifleri toplattık
Olimpiyatlar süresince Türk kafilesinde bişey yaşandı mı bilemem ama zihniyet bu, bize öğretilen bu. Biz batılıyız, prezervatif dağıtmakta sakınca görmeyiz ama bize gelince İslam korkusu girer içimize ve o prezervatifleri her olasılığa karşı deleriz. Delik prezervatiften çıkan sonuç da ortada zaten. Türkiye’nin sosyolojisini tartışsınlar, o benim dışımda.