TEKNİK DİKTATÖR…
31 Aralık 2016
Yeni yıla, yeni anayasa hazırlıklarıyla giriyoruz. Esasında yeni anayasa demek ne kadar doğru bilmiyorum, çünkü bu faşist 12 Eylül yasasında ne varsa, bitürlü tamamı değiştirilemiyor, hep madde madde değiştiriyorlar. Aklıma Ajda Pekkan geldi birden, yıllardır girmediği şekil kalmadı, burnunu değiştiriyor, bakıyor dudağına uymuyor, dudağını düzeltiyor. Ajda Pekkan’a bazen bakıyorum benden kısa, 1 hafta sonra basketçi gibi. Anlayacağınız bu anayasa da öyle bişey oldu, bitürlü tamamı yazılıp yerine konmuyor.
Esasında bu anayasa değişim anlamında Ajda Pekkan’a benzese de, karakter olarak daha çok Fatih Terim’e benziyor. Bir kişi için yapılan anayasa var karşımızda. Fatih Terim de öyle değil mi, statü gereği onca yardımcısına karşın hep kararları tek başına alıyor, sonra yenilince bile övülmeye başlanıyor. Yenilirken yaptıkları da benziyor esasında o kişiye, sevmediklerini yada hata yapanları çaktırmadan dövüyor, bazen de bayağı çaktırıyor. Televizyonun önünde de dövse kimsenin gıkı çıkmıyor. Halk onu seviyor diye, federasyon onu kovamıyor. İkisi de dövdükçe seviliyor. Kavga etmediğimiz ülke kalmadı ama seviliyor.
Yeni anayasa yada yeni değil de, değiştirilen anayasa nasıl bişey olacak, herkes merakla bekliyor.
Değiştirilen anayasa Recep Tayyip Erdoğan’ın sabah uyanmasıyla başlayacak. Erdoğan uyanır uyanmaz Türkiye’nin yönetilmesiyle hiçbir bağlantısı olmayan meclisi düşünerek bıyık altından gülümseyecek. Bu arada Erdoğan’ın 3 telefonu olacak, biri cumhurbaşkanlığı, diğeri başbakanlık, sonuncusu da AKP genel başkanlığı telefonları. Kimileyin üçü birden aynı anda çalsa da kendisi çok kişi sayıldığından bunun altından kalkabilecek.
Buradaki sıkıntı arasıra da olsa eski günlerini özlemesi olacak. Kolay değil, telefonu açıp başbakanı azarlamayı unutmak. İşte o eski günlerini anarken dalgınlıkla başbakanı arayacak:
Zırrrrr-dırrrrr, Buyrun efem cumhurbaşkanım Recep bey, ben kulunuz başbakan Tayyip.
Bu olur mu, bence olur, hatta daha da ileri gidebilir: “Bana bak Tayyip, o parti başkanın Erdoğan’a söyle, bir daha böyle saçmalamasın…” diyebilir.
Size abartıyorum gibi gelebilir ama önce meclis, sonra da halkımız bu saçmalığı seçmek için sandığa gidecek. Bu saçmalık sadece bununla kalsa iyi, bu üç kişilikli şahıs kendisinin getirdiği yasaları denetleyecek anayasa mahkemesinin tamamını seçecek, Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun da tamamını seçecek. Esasını tamamını seçmeyecek, bir kısmını parti başkanı olarak seçtiği milletvekilleri seçecek. Dekanları, rektörleri o seçecek, danıştayı, sayıştayı seçecek.
Öyle bir demokrasi gelecek ki, neredeyse Cumhurbaşkanı Tayyip’in, başbakan Recep’in ve parti başkanı Erdoğan’ın seçmediği herkesi tımarhaneye kapatmamız gerekecek.
Bu arada meclis ne işe yarayacak, bunu sadece ben değil, esasında Erdoğan da bilmiyor. Daha doğrusu Recep cumhurbaşkanı, Tayyip de başbakan olduktan sonra Erdoğan parti başkanı olarak ne yapacağını bilmiyor. Dedikodulara göre sanırım bikez sormuş, Cumhurbaşkanı Tayyip de ona “Otur oturduğun yere, herşeye karışma, sen anlamazsın…” demiş.
Meclise seçilecek AKP’li vekilleri de tek kişi seçecek ya, herkesin tartıştığı bu. Oysa bence bu yanlış bir tartışma. Bence tartışma şöyle olmalıydı “Yasayı veto edemeyecek, bütçeyi bırakın reddetmeyi, bile onaylayamayacak (Reddetmesi hükümsüz kalınca onaylamanın bir anlamı yok), bakan olamayacak, kendi memleketiyle ilgili bişey yapamayacak, hepsini bırakın, arasıra kolunu indirip kaldıramayacak bir kişi neden milletvekili adayı olur…” Gerçekten, bu yasa onaylanırsa 2019 seçimlerinde bir kişi neden AKP’den aday olmak ister. “Baba, neden aday oldun…”, “Hiçbişey yapmamak için kızım…”
Bu sadece AKP için de geçerli değil. Diyelim ki ben yeniden aday adayı oldum ve partim de beni kabul etti ve seçildim. Muhalefet milletvekili olarak yapabileceğim hiçbişey yok ki, sadece kendi değil, muhalefet vekilinin de yapacağı bişey yok ki. Erdoğan’ın önerdiği, Tayyip’in meclise getirdiği ve Receb’in çıkardığı yasayı ben Erdoğan’ın önerdiği, Tayyip’in meclise getirdiği ve Recep’in seçtiği anayasa mahkemesine mi şikayet edeceğim.
İşte bu üç değişik kişiyi aynı potada birleştirdiğimizde ortaya bir Teknik Diktatör çıkıyor. Aynı Fatih Terim gibi, milli takım dünya sıralamasında geriledikçe adamın titri ve maaşı artıyor. Erdoğan da kredi kaybettikçe titri ve maaşı artıyor.
Artısı oldu, eksisi olmadı !
Ve ön görmek, akıl yürütmek, uyarmak da yaramadı !
Dahası , bu tımarhanede ( ve dışına itilenler ) dahil, kimse de “ mutlu “ değiller !
Selamlarla…
BeğenBeğen